7 Eylül 2007 Cuma

Kezman'ı tebrik ediyor, kararını destekliyorum!

Kezman, balon medyanın yalanlarından bıktı ve bugün medya ile ilişkilerini kestiğini açıkladı.

Kezman'ın bu kararını gönülden destekliyorum. Balon medyanın ekmeğini kesmek, her onurlu sporcunun asli görevi olmalıdır.

Darısı diğer futbolcuların başına.

3 Eylül 2007 Pazartesi

Yalancı Fotospor

Evet, başlık bu kadar iddialı, hatta gerçek.

Fotospor, dün oynanan Beşiktaş - Kayseri maçında Çarşı'nın sesinin çıkmadığını, tribünlerin genel olarak alışılagelmiş coşkulu desteğinden uzak olduğunu yazmış.

Bu balon haber koca bir yalandır. Bu sene Beşiktaş'ın İstanbul'da oynadığı bütün maçlara gittim. Aynı destek, aynı coşku dün oynanan maçta da vardı.

Fotospor, yalan yazıyorsun. Niyetiniz zaten doğruları yazmak değil, yalan yazarak insanların "Aaa, bak okudun mu? Beşiktaş seyircisinin dünkü maçta sesi çıkmamış" şeklinde boş yere konuşmalarını, tartışmalarını sağlamak.

Eğer Beşiktaş dün kazansaydı, adım gibi eminim, "Seyirci süperdi" yazacaktınız. Sizi gidi çakallar sizi...

2 Eylül 2007 Pazar

Zico için darağacını kuruyorlar.....Yazıklar olsun size!!

Ligin ilk haftası dahi başlamadan, Beşiktaş'ın yeni teknik direktörü Ertuğrul Sağlam için Fox TV'nin kötü niyetli ve rating peşinde koşan tiyatro programı Verkaç'ta gitsin mi, kalsın mı tarzında bir anket yapılmıştı.

Hürriyet'in bugünkü internet sayfasında, anasayfanın tam ortasında "Zico gitsin mi, kalsın mı?" diye bir anket yayınlanmış. Bu densizce yapılan gazeteceliği şiddetle kınıyorum.

Bu haftanın Avrupa'nın önde gelen liglerindeki dünyanın flaş takımlarının maç sonuçlarına bakalım:

Chelsea mağlup - Jose Mourinho gitsin mi?

İtalya'da bu sene 2. ligden Serie A'ya yükselen Napoli, Udinese'yi 5-0 yendi. Marino gitsin mi?

Bayern Münih, Hamburg'la berabere kaldı - Ottmar Hitzfeld gitsin mi?

Schalke 04, Leverkusen'le berabere kaldı, Mirko Slomka gitsin mi?

Geçen hafta, 400 milyon Euro'dan daha değerli Barcelona, Racing Santander'le berabere kaldı. Rijkaard gitsin mi?


Eyyamcı basın, size sesleniyorum. Her beraberlik ya da mağlubiyetten sonra, Fenerbahçe, Beşiktaş ya da Galatasaray'ın teknik direktörlerinin gönderilmesi yönünde anketler açıp ya da o saçma sapan televizyon programlarınızda bu insanların kellesini mi isteyeceksiniz?

"Hocam, ne yaparsak ortalık karışır?" diyerek haberler yaparak ters kamuoyu mu yaratacaksınız?

Sizler, Türk futbolunun dibe vurması için her yıl insan(!)üstü bir çaba sarfediyorsunuz*. Her sezon kendinize kurbanlar seçip, onların sırtından rating yapmaya çalışıyorsunuz. Geçmişte sayenizde taraftarı yöneticisine, teknik direktörüne, futbolcusuna düşman ederek aklınız sıra habercilik yaptınız. Hiç de değil. Sizler balon şişirmekten başka bir şey yapmadınız, yapamazsınız da...


*Böyle bir çabayı Futbol Federasyonu da göstermektedir. Yalnız değilsiniz!

1 Eylül 2007 Cumartesi

Yaşasın! Transfer sezonu bitti, balonlar azalacak.

2007-2008 sezonunun 1. transfer periyodu 3.Eylül'de şükür sona eriyor.

Avrupa'nın bütün takımlarında oynayan futbolcuları Türk takımlarına transfer eden balon futbol medyası, 2. transfer periyoduna kadar başka konular uydurmak zorunda kalacaklar, bizim de bir nebze de olsa sinirlerimiz yatışacak.

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Bilinmeyen isimler - Orhan Yıldırım

Fanatik gazetesinde yazan ve Beşiktaş'ın hiçbir şeyinden memnun olmayan Orhan Yıldırım bugünkü yazısında döktürmüş yine. Bakın yazısının bir bölümünde ne diyor ;

Yönetim önce büyük yıldızlara yöneldi. Fakat maliyetler mali yapı ile ters düşünce olmadı. Cisse, Tello, Rüştü, Yozgatlı ve son olarak alınan Diatta bilinmeyen isimler. Geride kalan maçlarda da öne çıkamadılar. Görüntü vasat.

Bu isimler sizin için bilinmeyen olabilir, eğer bilmiyorsanız işte o zaman sizin gazeteciliğinizi sorgularım. Özellikle "isimler" çoğul kullanılarak kendisinden önce gelen kişilere atıfta bulunmaktadır. Yani Türkçe dilbilgisinden anlarız biraz, Sayın Yıldırım.

Roberto Carlos geldikten sonra kimseyi beğenmez oldunuz, bu elitist halinizle gülünç oluyorsunuz.

Tello'yu siz bilmeyebilirsiniz, kendisi Şili milli takımının oyuncusu.

Rüştü'yü ilk defa duymuş gibisiniz, kendisi uzun yıllar Fenerbahçe ve Milli Takım kalesini korumuştur. Milli Takım kalesini halen korumaktadır.

Mehmet Yozgatlı da aynı Rüştü gibi uzun yıllar Fenerbahçe'de forma giymiştir. Bilinmeyen isim değildir.

Cisse, çok parlak bir kariyere sahip olmasa da, PSG, Monaco, West Ham gibi Avrupa'da gözönünde olan kulüplerde futbol oynamıştır. Sizin için bilinmeyen isim olabilir, ancak Avrupa futbolu bu oyuncuyu bilmektedir.

Tabii siz bizim ligimizi dünyanın en iyi ligi gördüğünüz ve başka bir lig seyretmediğiniz için bu isimler sizin için bilinmeyen isimlerdir.

Hay Allah İyiliğinizi Versin, Sayın Yıldırım

21 Ağustos 2007 Salı

Şımarık Çocuk - Burak Yılmaz ve İbrahim Akın'a atfen

Korkut Göze'nin 3.Ağustos.2006 tarihindeki Hürriyet gazetesinde çıkan yazıdan alıntıdır.

İzmir’e gidiyordu. Yeşilköy Havalimanı’nda birlikteydim. Cebini ters-yüz etti ve gösterdi.

Kırk parasız gidiyorum. İzmir’de beni karşılayacaklar.

Takıldım Yusuf’a...

Yiyip, içtiklerine say.

Sonra anladım ki, şakanın sırası değil. Havai, hercai Yusuf, gerçek kimliği ile karşıma dikildi. Söylediklerini zorlukla işittim...

Sanki, ölüm gidiyor!

Elinden tutup, oralardan kaçırsam, onu Akaretler yokuşuna doğru koştursam... Belki de uçarak peşimden gelecekti.

Bir şeyler söylemek istedi. Toparlayamadı, hemen anladım. Diyecekti ki...

Benden bekleneni Beşiktaş’a veremedim. Kendimi harcadım, Beşiktaş’ı harcamamalıydım.

Bunu söyleyecek kadar mert bir insandı. Ama söyleyemeyecek kadar da utangaç...

Ve söyleyemeden çekip gitti. Gönlü Beşiktaş’ta kalarak 16.45 uçağı ile Kordon’a uçtu.

* * *

Ve o gün adeta öldü Yusuf. Duyguları köreldi, yaşamı karardı.

Biliyorum, kendini hiç affetmedi. Yıllar da geçse, ona sevgi ile uzanan her el, sanki sırtına saplanan bir hançerdi.

Bir gün Gümüşsuyu’nda bir barda dayanamadı ve itiraf etti...

Bu sevgi beni utandırıyor. Beşiktaş’a gereği gibi hizmet edemedim.

Yıllar geçti ve aramızdan ayrıldı Yusuf.

Yine de unutulmadı. Futbolun doksan dakikalık kısacık ömründe yaşattığı güzellikleri hatırlayanlar onu özlemle anıyor.

Seni unutmadık. Ve seviyoruz.


İşte, Beşiktaş'ın ve Türk futbolunun gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcularından biri Yusuf Tunaoğlu'nun kısa bir hikayesi. Allah gani gani rahmet eylesin.

Yazının devamında diğer büyük yetenek Sergen Yalçın'dan bahsediyor. Aynı rahmetli Yusuf ağabey gibi o da Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra soldu gitti.

Burak Yılmaz ve İbrahim Akın'a gelecek için çok büyük ümitler besleniyordu. İbrahim Akın, Ümit Milli Takım'da oynarken geleceğin en büyük golcülerinden biri olacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Burak Yılmaz keza öyle.

Ne hikmetse ikisi de olmadı. Maya tutmadı. Büyük şehrin çarkları arasında yok oldular. Burak ayakta duramıyor, oynamak için hiç bir çabası yok, ruh gibi geziniyor sahada. Burak'ı geçen hafta sonu Anadolu yakasında bir kafede gördüm. Yanında birisiyle kahvaltıya gelmişti. Yemek bitip gitmek için ayağa kalktığında fark ettim, incecik bacakları ve kürdan gibi ayak bilekleri vardı. Burak'ı ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Dedim ki kendi kendime "Bacakların bir topçununkine hiç benzemiyor". Vücudunun güçsüz olduğu her halinden belliydi. Yanımda oturan arkadaşıma dönüp ağzımdan tek bir kelime döküldü. "Yazık"...

Belli ki yeteneklerinin farkında değiller. Beşiktaş taraftarı bu iki futbolcuyu da kazanmak için ellerinden gelen herşeyi yaptılar, kimselere göstermedikleri sabrı bu iki genç futbolcuya gösterdiler.

Ancak nafile...

Olmayacak, olamayacak.

En iyisi, ikisini de Anadolu kulüplerine kiralık vermek, mümkünse 2.Lig takımlarına. Beşiktaş formasının değerini ancak o zaman anlayacaklardır. Ve geriye dönüp boşa harcadıkları yıllara yanacaklar.

Fanatik ve Fox TV iki hafta bile dayanamadı!

Fanatik gazetesi ve Fox TV, Kalli'nin bavulunun hazır olduğunu "kulübe yakın kaynaklardan" öğrenmişler. Bayılıyorum bu "yakın kaynaklara". Aslına bakarsanız, ben bu kaynakların adı geçen gazete ve televizyonların spor servislerinin kendileri olduğunu, oturdukları yerden "nasıl yapsak da, şu gündemi karıştırsak" diye beyinlerindeki gri hücreleri heba eden spor servislerinde çalışan elemanlar olduğunu iddia ediyorum.

Fanatik malum, güvenirlilik sıralamasında Fotomaç'tan sonra sondan ikinci. Fox TV ise yeni kurulmuş, seyirci profilini bir türlü belirleyemediği için her telden çalmaya çalışan, ancak bunu bir türlü beceremeyen bir kanal. Televizyon kanallarının ekmeği rating'dir. Ratingi olmayan kanal bir işe yaramaz, reklam alamaz, para kazanamaz. Türkiye'deki televizyonlarda ne para kazanır? Kavga, polemik, komplo teorisyenliği, telefonda ya da stüdyoda birbirini suçlayan insanlardan oluşan programlar rating yapar. Canlı yayında var olmayan konular gerçek payı varmış gibi anlatılır, arkasından "Bu iddialarda adı geçen kişiler telefonla bağlanıp görüş bildirebilirler" şeklinde ucuz anonslar yapılır, sonra telefon çalsın diye dua edilir. Bu konunun en iyi uzmanlarından biri de Serhat Ulueren'dir. Kendisinin ne kalite "araştıramamacı" gazeteci olduğu geçen yıl Cihan Oskay olayında ortaya çıktı.

Netice itibariyle, "Kalli gidiyor, bavulu hazır" iddiası bana göre tamamen spor medyası balonudur. Yine karalama, yalan kampanyaları başladı. Galatasaray kulübü, bu iddiaları ortaya atan Fanatik gazetesi ve Fox TV temsilcilerinin Galatasaray tesislerine girişinin ve takım ile birlikte seyahatlerinin yasaklandığını açıkladı.

Galatasaray yönetimini kutluyor, bu davranışın diğer kulüplerimize örnek olmasını temenni ediyorum. Yağmurlu havada su bile vermeyin bu zevata.